Bebek ve Çocuklarda Beslenme Bozuklukları | Çocuk sağlığı ve hastalıkları kliniklerine en sık başvuru nedenlerinden biri beslenme sorunlarıdır. Beslenme sorunlarının ortaya çıkmasında tıbbi, sosyal, çevresel ve psikolojik etmenlerin karşılıklı etkileşimi söz konusudur. Ergenlikteki yeme bozukluklarından farklı olarak çocuklardaki beslenme bozukluklarında kilo ve vücut şekli ile ilgili kaygılar yoktur.
Bebek ve Çocuklarda Beslenme Bozuklukları
Beslenme bozukluklarına sebep olabilen olası etkenlere baktığımız zaman, reflü gibi gastro-intestinal problemler, oral-motor becerilerin gelişimindeki gerilikler, genel kas gruplarının gelişiminde görülen yaygın gerilikler, duyu bütünleme sorunları, tatlara karşı aşırı ya da düşük hassasiyet gösterme gibi nedenler sıralanabilir. Bebeklik ve küçük çocukluk döneminin beslenme sorunları için kesin bir tanımlama bulunmamaktadır, ancak bu sorunları kabaca 8 ayrı kategoride değerlendirebiliriz;
- Yeme reddi (az miktarda yeme ya da hiç yememe): 10-15 yiyecek çeşidi dışında yemezler. Israr edildiğinde anksiyete ve tutturma davranışları gösterirler. Her öğünde aynı şekilde hazırlanmış bir veya daha fazla yemek çeşidi sunulmasını isterler. Gelişimsel gerilikleri olan çocuklarda daha sık görülür. Normal büyüme ve gelişmeyi engelleyecek şiddette olabilir.
- Seçici yeme (sadece birkaç çeşit besin yeme): 2-3 yaşlarındaki birçok çocuk yeni yiyecekleri yemek istemez ve seçici yeme davranışı gösterir. Gelişimsel gecikmesi olan çocuklarda seçici yeme daha sonraki yaşlarda başlayabilir. Okul öncesi dönem çocuklarının %20’sinden fazlasında seçici yeme görülür. Genellikle bu durum çocuğun yaşı büyüdükçe azalma eğilimi gösterir. Ancak bazı ergenler hala kısıtlı bir diyet ve yeme alışkanlığını sürdürmeye devam edebilir. Bu çocuklar yeni yiyeceklere direnç göstermelerine rağmen genellikle dengeli ve sağlıklı bir diyeti devam ettirecek kadar yerler.
- Yarı katı ya da katı gıdalara geçememe
- Kendi kendine beslenmenin olmaması
- Sık kusma
- Öğün saatlerinde uygunsuz davranışlar gösterme (öfke patlamaları, ağlama, hırçınlık)
- Oral-motor becerilerin gelişmemesi
- Yutma ve çiğneme sorunları
Bu sorunlar normal gelişim gösteren bebek ve çocuklarda %25-45, gelişimsel geriliği olanlarda %80 oranında görülmektedir.
Olası nedenlere bir de zorlaştıran yeme kuralları eklendiğinde sorun daha büyük hale gelebilir. Yardımcı olmayan yeme kuralları dendiğinde, anne ve babanın ya da bakım verenlerin çocuğu yedirmenin ya da çok yedirmenin iyi ebeveynlik olduğuna inanması, yemekle oynamaya izin verilmemesi, yemek sırasında konuşmaya izin verilmemesi, tatlının yerse ödül olarak verileceğinin söylenmesi, belli yiyeceklerin belli öğünlerde yenilip diğer öğünlerde yenilmemesi gerektiği ile ilgili sert kurallar veya tabakta yemek bırakmanın yasaklanması sayılabilir. Bununla birlikte beslenme ile ilgili aşağıda belirtilen yeme kurallarına uyum gösterilmesi önerilir;
- Bütün öğünler belirli saatlerde olmalı, 3-4 saat aralıklarla düzenlenmelidir.
- Öğünler çocuğun davranışına göre 15-30 dakikada sonlandırılmalıdır. Eğer öğün sırasında çocuk uygunsuz davranışlar gösterirse, yemek sonlandırılabilir. Amaç çocuğun yemeği acıktığı için yemesidir.
- Öğünler hep aynı yerde olmalıdır. Dikkat dağıtan uyaranlar (tv, oyuncak) kullanılmamalıdır. Gelişimine uygun besinler önerilmeli, uygun miktarda porsiyonlar sunulmalıdır. Yeni ya da sevmediği besinler az miktarda ama sıklıkla önerilmelidir.
- Sıvı gıdalar (su, meyve suları) öğün öncesi ya da öğün sırasında değil, öğün sonunda önerilmelidir. Böylece çocuğun iştahı öğün öncesinde kapanmayacaktır. 12. aydan sonra biberonun kesilmesi, çatal-kaşık kullanmaya geçilmesi gerekir. Böylece hem aşırı sıvı alımı engellenir, hem de katı besinlere geçiş kolaylaşır.
- Ebeveynlerin çocuğun açlık ve tokluk duygusunu dikkate alması ve önemsemesi gerekir. Çocuk yemeyi sonlandırdığı halde zorla beslenmemelidir. Biberon ya da yiyecek, sadece eğer çocuk göz teması kuruyor ve ağzını açıyorsa önerilmelidir. Öğünler en az çatışma ve tartışma ortamı içinde olmalı, keyif içinde geçmelidir. Beslenmesi için çocuk zorlanmamalı, ancak cesaretlendirilmeli ve teşvik edilmelidir.
Ek besinlere başladıktan sonra özellikle 8-12. aylar arasında yeme-içme faaliyeti etrafı çok kirleten bir eylem haline gelir. Birçok bebek artık rahatça oturabildiği için yiyeceklere kendi elleriyle dokunmak ve ağzına götürmek ister. Gelişimin normal bir parçası olan bu hareketlere izin verilmesi, bebeklerin el ve ağız hareketlerinin olgunlaşmasına yardımcı olur. Sonrasında bebekler kaşık ve çatalı kullanmaya başlarlar. Ek besinlere başlandıktan sonra bebeğin mama sandalyesine oturtulması ve beslenmenin burada yapılması sağlıklı beslenme davranışının gelişmesini sağlar. Aşırı titiz ebeveyn tutumu (her lokmadan sonra bebeğin ağzının silinmesi, kendini besleme çabalarının engellenmesi) bebeğin yemek yemekten zevk almasını, dolayısıyla da sağlıklı beslenme davranışının gelişimini olumsuz etkiler.
Sağlıklı beslenme bebek ile ebeveyni arasında sözel ya da sözel olmayan işaretlerin alındığı ve yorumlandığı bir ilişkinin kurulmasını sağlar. Bu karşılıklı ilişki süreci, bebek ile ebeveyni arasındaki duygusal bağlanmanın temelini oluşturur. Beslenme saatleri sadece besinin ağızdan içeri alındığı bir zaman dilimi değildir. Çocuk birçok farklı şeyi de bu sırada öğrenir.
Seçici yeme ve yeme reddinde bakım verenlerin anksiyetesi arttıkça çocuğun da sıkıntısı artar ve yemesinin daha fazla etkilenmesine neden olur. O nedenle bakım verenlerin kendi anksiyetelerinin farkına varmaları ve kendilerini rahatlatacak olumlu düşünce ve davranışlara yönelmeleri uygun olur. Çocuğun nerede, ne zaman ve ne yiyeceğini bakım verenin belirlemesi, ancak yediği miktarın ne kadar olacağına çocuğun karar vermesine saygı duyulması beklenir.
Bazı çocuklarda yutkunma sırasında yaşanan bir nefessiz kalma yaşantısı ya da kusma sonrası yemek yemeyi reddetme davranışı görülebilir. Bu durum genellikle daha anksiyöz yapıdaki çocuklarda ortaya çıkar.
Yeme sorunlarının çözümünde tüm ailenin tutarlı ve yaygın çabası gerekli olabilir. Temel prensipler; yemek saatleri ve kurallarının açıkça belirlenmiş ve net olması, anksiyetenin olabildiğince azaltılması, yemek yeme saatlerinin birlikte paylaşılan bir etkinlik haline getirilmesi ve sağlıklı yeme davranışlarının olumlu pekiştirilmesi olarak belirlenebilir.
Yemek saatleri ve kurallarının açıkça belirlenmiş ve net olması: Ailenin yeme ile ilgili tutarlı bir rutininin olması, yemek hazırlığı ve yemek öncesinin tıpkı yatma planı gibi düzenlenmesi ve bunun yazılarak çocuğun görebileceği bir duvara asılması (masaya tabakları taşı, çiçek koy, diğer aile bireylerini çağır vs), yemeğin ortalama 15-30 dk gibi bir sürede yenilip bitirilmesinin planlanması, önemli yiyecek gruplarından oluşan yiyeceklerin herkese sunulması, yemeğin sadece öğün ve ara öğünlerde yenilip diğer saatlerde yenilmemesi, ara saatlerde sadece su içilmesi uygundur. “Yemek masasından kalkamazsın” ya da “tabağın tümünü bitirmelisin” gibi sert kuralların konulmaması gereklidir.
Anksiyetenin olabildiğince azaltılması: Önceden planlamak tahmin edilebilirliği artırır ve anksiyeteyi azaltır, yemekle ilgili kurallar konusunda bakım verenler sakin kalabilmeli, yeni gıdaları adım adım ve yavaşça tanıtmalıdır. Zorla yedirmek uygun değildir. Yemek zamanları eğlenceli ve keyifli hale getirilmelidir. Çocuk doyduğunu veya devam etmek istemediğini söylediğinde “anladım, doydun ya da devam etmek istemiyorsun” gibi bir ifade ile iletişimin sürdürülmesi uygundur.
Yemek yeme saatlerinin birlikte paylaşılan bir etkinlik haline getirilmesi: Yemenin birlikte yapılan bir etkinlik haline getirilmesi, nasıl yediğinizin, neleri sevdiğinizin, önceden tereddüt etseniz de bazı yiyecekleri sonradan sevdiğiniz gibi deneyimlerin çocukla paylaşılması, yemek saatlerinin videoya çekilip sonra birlikte izlenmesi ve kimin nasıl yediği, nasıl hissettiği üzerine konuşulması uygun olur. Yeni yiyecekleri sunmadan önce yiyeceğin rengi, kokusu, nasıl pişirildiği ve ne gibi faydaları olduğu gibi konularda çocukla sohbet etmek faydalı olabilir.
Olumlu pekiştireçler kullanmak: Olumlu pekiştirmede bir davranışı izleyerek alınan olumlu sonuçlar nedeniyle o davranışın sıklığı artar. Örneğin; yemeğini bitirdikten sonra oyuncaklarıyla oynamasına izin verilmesi, çocuğun yemeğini bitirmesi için olumlu bir pekiştireçtir. Bazen çocuğa yeni bir besin alıştırılırken de sevdiği bir besin olumlu pekiştireç olarak kullanılabilir. Yeni besinden bir kaşık yedikten sonra sevdiği besinden yiyebilmesi örnek olarak verilebilir.