Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu | Otizm Spektrum Bozuklukları tanısı alan çocuk ve gençlerin bir kısmı, zekası normal ve normalin üzerinde olan, bozukluğun belirtilerini hafif oranda taşıyan, akademik ve sosyal yaşama çok daha fazla uyum sağlayabilen bir gruptadırlar. Bu çocuklar örgün eğitim sistemi içerisinde yer alabilir, akademik başarılarını ortalama veya ortalamanın üzerinde sürdürebilirler. Ancak yine de kendi akranlarından birtakım farklılıklar gösterirler ve bu farklılıklar çevre tarafından hissedilir.
Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanısı alan çocukların akranlarından en önemli farkları sosyal alanda gözlenir. Bu çocukların bir kısmı sosyal ilişki kurmaya ve arkadaş edinmeye çok istekli olabilir, bir kısmı ise istekli değildir, ancak her iki grup da sözel ve sözel olmayan ipuçlarını okuma, diğerlerinin duygu ve ihtiyaçlarını fark etme ve kendini ona göre ayarlamada zorluk yaşamaları nedeniyle genellikle sosyal ilişkilerini sürdüremezler. Sosyal ilişki kurmada karşı tarafla ilgili ipuçlarını yakalamakta zorlanmalarının yanında kendilerine ait bazı sosyal gereklilikleri de yerine getirmekte zorlanırlar. Örneğin; konuşurken göz teması kurma ve sürdürme, mimiklerini ve vücut duruşunu sosyal etkileşime uygun ayarlama gibi becerileri yetersizdir. Sosyal etkileşimde önemli rol oynayan sosyal karşılıklılık zayıftır, karşıdaki insanla ilgilerini, duygularını, başarılarını paylaşma ve iletişimi sürdürme olması gerektiği gibi yapılamaz. Bu sebeplerle arkadaşlıkları genellikle uzun sürmez, diğer çocuklar tarafından dışlanırlar.
Bu temel özellikler dışında Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanısı alan çocukların sıklıkla karşılaştığımız başka birçok özellikleri de bulunur. Bu özellikler;
Detaycılık
Pek çok Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanısı alan çocuk, diğer insanların çok da üzerinde durmadığı detayları rahatlıkla hatırlayabilir. Örneğin; renkler, sayılar, harfler, şekiller, yerler, istatistikler, isim, işaret, koku, ses, tarih ve telefon numaraları gibi. Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanısı alan çocukların özellikle kendi ilgi alanları konusunda çok detaycı oldukları görülür. İlgilendikleri konuyu en ince ayrıntısına kadar paylaşabilir, diğer insanları şaşırtacak kadar güçlü hafıza özellikleri gösterebilirler.
Öğrenme Stili
Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanısı alan çocuklar genellikle kendi ilgi alanları ile ilgili bilgileri hızlı öğrenirler, ancak hepsinin akademik başarısı iyi olmayabilir. Bir grup Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanısı alan çocuğun zekası normal ya da normalin üzerinde olduğu halde Özgül Öğrenme Bozukluğu tanısı olabilir, bu nedenle de okumayı, yazmayı, basit aritmetik hesapları öğrenmede ciddi düzeyde zorlanabilirler. Bir grubu ise okuma, yazma ve aritmetikte oldukça başarılıdır, ancak ders müfredatları ilerleyip, somut kavramlardan soyuta doğru ilerledikçe, özellikle 4. sınıftan sonra akademik başarılarında düşme olabilir. Öğretmenler ipuçları kullanarak, algılamakta zorlandıkları soyut kavramlarla ilgili onlara örnekler vererek, anlamalarını kolaylaştırmak için özel ilgi alanlarını kullanarak (mümkünse), bazen de konuyu basitleştirerek öğrenmelerini destekleyebilirler.
Özgül Öğrenme Bozukluğu tanısına sahip Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanısı alan çocuklar mutlaka eğitim hayatına bireyselleştirilmiş eğitim programı ile başlamalı, disleksi-disgrafi-diskalkuli (özgül öğrenme bozukluğunun alt kategorileri) konusunda uzman bir özel eğitimciden destek eğitim de almalıdırlar.
Mükemmelliyetçilik
Bazı Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanısı alan çocuklar, her zaman mükemmel ve birinci olmak isterler. Bu güzel bir şey olsa da zaman zaman problemlere yol açabilir. Birinci olamadığı ya da yaptığı ödev kusursuz olmadığı zaman stresi artan, sinirlenen ya da yarıda bırakan çocuklara ikinci ya da daha sonlarda olmanın da sorun olmadığını, bazen her insanın hata yapabileceğini, diğer insanların da birinci olmasının sorun olmaması gerektiğini öğretmek gerekir.
Mükemmel olmak yerine yapabileceğinin en iyisini yapmaya odaklanmak gerekir. Yapabileceğinin en iyisine odaklanmak demek mükemmel olmak demek değildir. Her insan hatalar yapar ve kusursuz olmasına gerek yoktur.
Rutinler ve Alışkanlıklar (Aynılıkta ısrar, değişime direnç)
Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanısı alan çoğu çocuk ani değişimleri sevmez, her şeyin yine önceki gibi olup olmayacağını merak eder. Belirsizlik onların kaygı, sıkıntı ve öfke gibi negatif duyguları daha fazla yaşamalarına neden olur. Bu nedenle bu çocuklarda günlük rutinler oluşturmak ve bu rutinlere mümkün olduğunca sadık kalmak önemlidir. Rutinlerde bir değişiklik olacağı zaman öncesinde bunu konuşmak ve çocuğu hazırlamak gereklidir. Örneğin; ertesi gün daha önce gitmediği bir yere gidilecek ve orada yeni insanlarla karşılaşılacak ise çocuğa bunu anlatmak, gidilecek yerin mümkünse resimlerini göstermek, hatta karşılaşılacak insanları bile internette bulabiliyorsak göstermek gereklidir. Karşılaşılacak olan insanların, eğer mümkünse çocuğun özel ilgi alanlarının neler olduğu konusunda bilgilenmesi önemlidir. Bu durumda onunla, tanıdık olduğu, hatta fazlaca ilgi duyduğu konu üzerine konuşmak yeni durumu daha kolay kabullenmesini sağlayabilir.
Odaklanma
Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanısı alan çocuklar genellikle özel ilgi alanları ile ilgilenirken dikkatlerini verebilir ve uzun süre etkinlik başında zaman geçirebilirken, genellikle okul ödevlerine ve derslere odaklanmakta güçlük çekerler. Ufak dışsal uyaranlarla dikkatleri kolayca dağılır ve talimatları takip edip uygulamakta zorlanırlar. Birebir çalıştıran özel eğitimciler odaklanmada sorun görmeseler dahi, çocuğun sınıfta ve ödev başında ne kadar odaklanabildiğini araştırmak gerekir. Dikkat dağınıklığı olan çocukların büyük kısmı, birebir ders dinlerken daha iyi odaklanırlar, ancak sınıfta aynı odaklanma performansını gösteremezler.
Odaklanmakta zorlanan öğrenciyi öğretmenin daha ön sıralara oturtması, sınıf kapısına ya da dışarıyı kolayca görebileceği pencereye yakın oturtmaması gereklidir. Böyle bir öğrenci ile öğretmenin aralarında bir işaretleşme sistemi geliştirmeleri (öğretmenin göz kırpması, omzuna dokunması gibi) çocuğun dikkatinin dağıldığı durumlarda yeniden odaklanmasını sağlamaya yardımcı olabilir. Dikkati kolay dağılan bir çocuğun yanına çok hareketli ve dikkati dağınık bir çocuk oturtmamak, aksine dersi iyi takip eden bir arkadaşını oturtup arada arkadaşının da onu yumuşakça uyarmasını istemek uygun olabilir. Öğretmen bazen verdiği yönergeyi dinlemediğini fark edebilir ve böyle bir durumda onunla göz teması kurarak yönergesini tekrarlayabilir. Dikkati dağılan çocuklar bazı durumlarda ev ödevlerini duyamayabilir ya da kaçırabilir. Mutlaka bir ödev defteri kullanması ve ödevlerini doğru alıp almadığını öğretmenin takip etmesi gerekebilir. Bu çocukların evde de yapılandırılmış bir ortamda ödev yapmaları ya da ders çalışmaları gerekir. Sessiz ve uyaran olmayan bir odada, gerekirse duvara yaslanmış, üzerinde çok fazla materyal bulunmayan bir masada ders çalışması istenebilir.
Aşırı Hareketlilik ve Dürtüsellik
Odaklanma sorunu yaşayan Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanılı çocukların bir kısmında bu probleme aşırı hareketlilik ve dürtüsellik eşlik eder. Bu çocukların enerjisi çok yüksektir ve sürekli hareket halindedirler. Elbette çocukların hareketli olması belli ölçüde beklenen bir durumdur, ancak hareketliliğin aşırı olması çocukların eğitim ortamlarında, sosyal ortamlarda ve aile içinde sorunlar yaşamalarına neden olur. Hem eğitim ortamında hem de akranlarıyla etkileşimleri yardımıyla becerilerini güçlendirme fırsatları, bu aşırı hareketlilik nedeniyle engellenir.
Dürtüsellik, çocuğun düşünmeden hareket etmesi, sırasını bekleyememesi, bazen tehlikeli durumlara gözü kara bir şekilde atılması durumudur. Dürtüsel çocuk, tehlikeye açık çocuk demektir. Küçük yaşta gerçekleşen çocuk ölümlerinin çoğu kazalar nedeniyle olmaktadır. Bu nedenle çocuk ve ergen psikiyatrisinde, sonuçlarından en çok endişelendiğimiz durumlardan biri de çocuğun dürtüsel olmasıdır.
Organize Olma Becerileri
Organize olma becerilerini geliştirmek için kişiye ve duruma uyan stratejiler geliştirmek gerekir. Çekmecelere, kapılara veya kutulara etiketler yerleştirmek, materyalleri ayrı çekmece, kutu ve dosyalarda sınıflandırmak, yazılı çizelgeler ve kontrol listeleri kullanmak, hatırlatıcı notlar yerleştirmek, işitsel uyarıcı ve alarmlar kullanmak, duvardaki, telefon ve bilgisayardaki takvimleri kullanmak, haftalık programlar yapmak, haftalık programı oluşturmak ve kontrol etmek için bir kişinin yardımını almak, çizelgelerde yazıdan ziyade sembol ya da resimler kullanmak uygulanabilecek stratejiler arasında sayılabilir.
Motor Becerilerde Zayıflık
Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanılı çocuk ve gençlerin bir kısmında ince ve kaba motor becerilerinde, kas koordinasyon ve denge sisteminde zayıflıkları vardır. Bu durum bu çocuk ve gençlerin akranları ile birlikte oynayacakları oyun ve spor aktivitelerinde beceriksiz görülmelerine, çoğu zaman oyunun dışında bırakılmalarına neden olur. Zaten sosyal etkileşim becerilerinde mevcut olan yetersizlik nedeniyle sosyalleşmekte güçlük çeken çocuklar, motor beceri eksikliği nedeniyle de akranlarıyla keyifli zaman geçirmekten mahrum kalırlar. Hatta bazen akranlarının dalga geçmesi, oyundan atılma, dışlanma gibi akran zorbalıklarına maruz kalırlar. Bu da bu çocukların duygusal örselenmelerini artırır ve çoğu zaman kendi dünyalarına daha fazla kapanmalarına ve sosyal etkileşimlerden kaçınmalarına sebep olur.
Motor beceri zayıflığı nedeniyle AB tanılı olguların bir fizyoterapist ile çalışmaları ve zayıf alanların yapılabildiği ölçüde güçlendirilmesi sağlanmalıdır.
Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğunda Eşlik Eden Psikiyatrik Belirtiler ve Yapılabilecekler
Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanısı olan çocuk ve gençlerin sık görülen psikiyatrik bozuklukları ve bu konularda yapılabilecekler aşağıdaki gibi özetlenebilir;
Kaygı
Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanılı çocuk ve gençlerin en sık hissettikleri duyguların başında kaygı gelir. Yeni insanlarla karşılaşma, alışık olmadıkları bir yere gitme, programda son dakika meydana gelen değişiklikler, bir performans sergilemek zorunda kalmak gibi birçok günlük yaşam olayı, onları diğer insanlara göre daha fazla kaygılandırır. Spektrumda olan çocukların bazılarında bu sebeplerin hiçbiri olmadığında bile hissedilen sürekli bir kaygı hali mevcuttur. Kaygı ve endişe hali, çocuğun ya da gencin var olan potansiyelini ortaya çıkarmasına engel olacak seviyede ise mutlaka bu konuda uzman yardımı alınmalıdır. Ancak bu seviyede olmasa bile kaygı ile baş etme konusunda aile ve öğretmenlerin yapabilecekleri şeyler vardır.
Kaygı duygusuyla başa çıkmakta zorlanan Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanılı çocuklarımıza öğretmemiz gerekenler vardır. Örneğin; eğer kaygılandığı durum yeni bir ortama girmek ve yeni insanlarla karşılaşmak ise, henüz gitmeden önce ona, nereye gidileceği, orada ne yapılacağı, ne kadar süreceği, kimlerle karşılaşacağı ve neler konuşulacağı konusunda bilgi verilmelidir. Bazı çocuklarda tüm bu bilgileri kısa notlar halinde bir çizelgeye aktarmak oldukça işe yarar. Eğer mümkünse gidilecek yerin ve karşılaşılacak kişilerin internetteki resimleri çocukla paylaşılabilir. Belirsizlik ve alışılmadık şeyler onları çok huzursuz ettiği için önceden hazırlanma oldukça işe yarar. Önceden hazırlanmaya rağmen çocuk yine de kaygı hissedebilir. Bu durumda çocuğun kaygısını kabul etmek ve bunu çocukla paylaşarak “Farklı bir yere gideceğimiz için kaygılanman çok normal, seni anlıyorum.” diyerek duygusunu normalize etmek gerekir. Ailenin ya da öğretmenin bu noktada sakin ve soğukkanlı kalabilmesi çok önemlidir. Karşısındaki insanın kaygılı olmadığını görmek çocuğun rahatlamasına yardımcı olur. Çocuğun kaygıdan kurtulmak için kaçma ya da kaçınma davranışlarını mümkün olduğunca engellemek gerekir. “Şu an endişelisin, ama oraya gittikten bir süre sonra alışacaksın ve kaygın azalacak, bunu deneyip görelim.” gibi cümlelerle, çocuğa kaygının geçici bir duygu olduğunu, baş edebileceğini ifade etmek gerekir.
Takıntılar
Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanılı çocuk ve gençlerin ilgi alanları ile aşırı uğraş, değişime direnç gösterme, aynılıkta ısrar etme ve detaylara fazlaca odaklanma gibi çeşitli takıntılı davranışları vardır. Bu çocukların düşünme biçimleri katıdır ve esnemeye dirençlidir. Ancak bazen bu takıntılı özellikleri çok fazla artar ve gün boyu yaşam aktivitelerini belirgin derecede aksatmaya neden olur. Bazen de, günlük işlevselliği önemli oranda azaltan, daha öncesinden farklı özellikte takıntılar gelişebilir.
Okul Reddi
Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanılı çocukların birçoğu örgün eğitime devam edebilecek kapasiteye sahiptir. Ancak buna rağmen bu çocukların, tipik gelişen çocuklardan birçok farklılıkları olduğu için standart eğitim sistemi içerisinde zorluklar yaşayabilir ve bu zorluklar sonucunda da okula gitmeyi reddedebilirler.
Okul reddine sebep olan en önemli faktörlerden biri akademik zorluklardır. Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanılı çocuklar normal ya da normalin üzerinde zekaya sahip olsalar bile, dikkatini derse verememe, verilen yönergeleri dinleyememe, sınıfta oturamama, aşırı hareketlilik gibi DEHB belirtileri ya da okuma, yazma ve aritmetik becerilerini öğrenme bozukluğu nedeniyle akademik zorluklar yaşayabilirler. Bu nedenle okul reddi yaşayan çocuklarda sadece zeka düzeyinin normal olması ile yetinmeyip daha ayrıntılı incelemeler yapmak ve saptanan akademik zorlukları, ilaç tedavisi, eğitsel düzenlemeler ve gerekirse bireysel özel eğitimlerle azaltmak gereklidir.
Okul reddine neden olan ikinci önemli zorluk sosyal etkileşim ve iletişim becerilerindeki zayıflıklardır. Akranları ve öğretmenleri ile uygun sosyal etkileşimi başlatma ve sürdürme konusunda problemler yaşayan çocuklarda bu durum zaman içinde okul reddine neden olabilir. Bu nedenle Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanılı çocuk ve gençlerin ailelerinin, okul ve öğretmenlerle etkileşim içerisinde olmaları, öğretmen ve akranların desteğinin sağlanması, akran zorbalığının önlenmesi ve sosyal beceri geliştirme programlarının uygulanması gereklidir.
Okul reddine sebep olan bir diğer durum çocuğun duyusal hassasiyetleridir. Seslere, kokulara, dokunmaya ya da daha derin duyulara bağlı hassasiyetler yaşayan çocuk, okul ortamında kendini çok fazla huzursuz hissedebilir, bu nedenle okula gitmeyi reddedebilir. Sınıfta arkadaşlarının çıkardığı seslerden, yemekhanedeki gürültülerden rahatsız olabilir. Koku hassasiyeti olan çocuk yemekhanedeki yemek kokularından ya da üzerine giydiği kıyafetin kumaşından rahatsız olan çocuk tüm günü huzursuzluk içinde geçirebilir. Bu duyusal hassasiyetlerin farkında olmak ve çocuğu rahatsız etme olasılığını azaltmaya çalışmak önemlidir. Örneğin; okul kıyafetinin daha yumuşak kumaşlardan hazırlanması, yemeğini, daha az gürültülü ve koku olmayan bir odada yemesine izin verilmesi gibi. Çocuğun duyusal hassasiyetlerini daha iyi anlayabilmek ve gereken desteği sağlamak amacıyla bir duyu bütünleme terapisti ile görüşmek uygun olacaktır.
Beslenme ve Yeme Bozuklukları
Otizm spektrumundaki çocukların önemli bir grubunda beslenme sorunları görülür.Bu sorunların altında birbirinden farklı pek çok sebep yatabilir.
Bir grup çocuk katı gıdaya geçişte önemli düzeyde zorluk yaşar. Katı yiyecekleri ağzına götürmeyi, çiğnemeyi ve yutmayı reddeder. Bazı aileler bu durumla baş edemeyerek çocuğa yedirdikleri tüm katı yiyecekleri ezerek püre haline getirmeye çalışır. Gerçekten de bu çocuklarda çiğneme ya da yutma ile ilgili birtakım fizyolojik zayıflıklar saptanır. Sürekli püre halinde beslenmesi de mevcut fizyolojik zayıflığın daha fazla artmasına neden olabilir. Katı gıda reddi olan çocuğun çiğneme ve yutma ile ilgilenen bir fizyoterapist tarafından değerlendirilmesi, aşamalı bir biçimde katı gıdaya alıştırılması (çocuğun alışma hızına saygı gösterilerek) uygun olur.
Bir diğer beslenme sorunu gıda seçiciliğidir. Spektrumdaki çocuklar yeniliklere direnç gösterip, aynılıkta ısrar ettikleri için bu durum farklı gıdalarla karşılaştıklarında da sorun yaşamalarına neden olabilir. Alıştığı yiyecekleri aynı özellik ve sunum şekliyle kabul edip, farklı bir sunumu ya da yeni bir yiyeceği reddedebilirler. Bu nedenle ailelerin küçük yaşlardan itibaren çocuğun sevdiği yiyecekleri her defasında bir farklılık katarak sunmaları, yeni yiyecekleri aşina olduğu yiyeceklerle birlikte vermeleri direnç geliştirmesine engel olabilir.
Duyusal hassasiyetleri nedeniyle bazı çocuklar yiyeceklerin tadına, kokusuna, sıcaklığına, rengine ve görünümüne son derece duyarlı olabilir. Bu nedenle yeni gıdaları reddedebilir ve kısıtlı sayı ve çeşitte gıda tüketebilir. Ailelerin ve öğretmenlerin duyusal hassasiyetler konusunda dikkatli olmaları, çocuğu huzursuz eden uyaranları tespit etmeleri ve çevresel düzenlemeler yapmaları gerekebilir (yemeğin sıcaklığını ayarlamak, görünümünde değişiklikler yapmak, pek çok yemek kokusunun karıştığı yemekhanede yedirmemek gibi). Bu konuda bir duyu bütünleme terapisti ile birlikte çalışmak da faydalı olabilir.
Uyku Bozuklukları
Aileler düzenli bir uyku alışkanlığını sağlamak için, uyku öncesi rutinler oluşturmalı (diş fırçalama, tuvalete gitme, pijamaları giyme, öncesinde kısa bir masal okuma gibi), sabah çok geç saate kadar uyumaya izin vermemeli, ortalama 4 yaşından sonra gündüz uykusunu ortadan kaldırmalı, uyku öncesindeki saatlerde ekrana maruz kalmayı, uykuyu etkileyecek yiyecek ve içecekleri, aşırı aktiviteyi azaltmayı düşünmelidirler. Akşam yemeği sonrası evdeki ışıkları azaltmak, konuşma ve hareketlerde daha yavaş ve daha sakin davranmak önerilir. Çocuğun uyuduğu ortamın ısısı, rahatlığı, güvenliği çocuğa göre uygun biçimde düzenlenmelidir.
Uykuya dalmayı ve sürdürmeyi olumsuz etkileyecek fiziksel durumlar (ortam ısısının çocuğa uygun olmaması, yatağının ve yastığının çocuğun duyusal hassasiyetlerine dikkat edilerek hazırlanmamış olması gibi) ya da çocuğun fiziksel hastalıkları (sindirimle ilgili sorunlar, obezite, alerjik astım gibi) mutlaka değerlendirilmelidir. Yapılan düzenlemelere rağmen yeterince yol alınamazsa mutlaka bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı ile sorunlar paylaşılmalıdır.
Depresyon
Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanılı çocuklar büyüyüp ergen yaşlarına geldiklerinde, vücutlarında oluşan biyolojik ve fiziksel değişimlerle birlikte bilişsel yapılarında da gelişmeler olur. Bu yaşlarda artık sosyal beceri eksikliklerini daha fazla fark etmeye, diğerlerinden farklılıklarını daha çok hissetmeye başlarlar. Ayrıca ergenlik dönemi tüm çocuklar için sosyalleşmenin arttığı ve akran ilişkilerinin çok önemli hale geldiği bir dönemdir. Spektrumdaki gençlerin bir kısmında bu yaşlarda akranlarla etkileşime geçme isteği artar. Ancak mevcut sosyal beceri eksiklikleri devam ettiği için istedikleri etkileşimleri kurmaları hala zordur. Bu dönem Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanılı gençlerin en fazla depresif belirtiler gösterdikleri yaşlardır. Özellikle çocukluk yaşlarında da gerek akademik ortamda, gerek arkadaş ilişkilerinde olumsuz deneyimler yaşamış, hatta akran zorbalığına maruz kalmış olanların ergenlik döneminde depresyona daha yatkın oldukları söylenebilir.
Depresif belirtiler en az iki haftadır, günün büyük bölümünde devam eden, mutsuzluk, isteksizlik, hayattan keyif alamama, değersizlik ve suçluluk duyguları, konsantrasyon güçlüğü, uyku ve iştah değişiklikleri şeklinde sıralanabilir. Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanılı bireyler bu belirtileri sözel olarak ifade edemeseler bile eskiye göre neşelerinin azalması, içe kapanma, özel ilgi alanlarından bile keyif alamama, öfke, öz bakım becerilerinde azalma ve uyku ve iştahta bozulmalar bize depresyonu düşündürmelidir.
Bu durumda geç kalmadan bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanına başvurmak ve tedavi için harekete geçmek gerekir. Aksi takdirde depresif belirtiler gencin işlevselliğinin daha da bozulmasına ve kendi dünyasına daha fazla kapanmasına neden olabilir.
Diğer Psikiyatrik Bozukluklar
Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Bozukluğu tanılı çocuk ve ergenlerde bazen mevcut olan özelliklere diğer önemli psikiyatrik bozukluklar eklenebilir. Bu psikiyatrik bozukluklar içerisinde BipolarAffektif Bozukluk ve Psikotik Bozukluklar çok önemli bir yer tutar. BipolarAffektif Bozuklukta kişi depresif ve manik dönemler geçirir.