Panik Bozukluk ve Agorafobi

Panik Bozukluk ve Agorafobi | Panik Bozukluk için DSM-V’te belirlenen tanı kriterleri aşağıdaki gibi belirtilebilir;

  1. Tekrarlayan, beklenmedik panik ataklar. Panik atak, aniden başlayan ve dakikalar içinde en yüksek düzeye ulaşan, yoğun korku veya rahatsızlık hissi ile beraber, aşağıdakilerden en az dördünün eşlik ettiği durumlardır. Not: Ani panik hali, sakin bir durum ya da kaygılı bir durum sırasında ortaya çıkabilir.
  2. Çarpıntı, güçlü kalp vuruşları, artmış kalp hızı
  3. Terleme
  4. Titreme veya sarsılma
  5. Nefes darlığı
  6. Boğulma hissi
  7. Göğüs ağrısı veya rahatsızlığı
  8. Bulantı veya karın ağrısı
  9. Başdönmesi, sersemlik ve bayılma hissi
  10. Sıcak basması
  11. Uyuşma
  12. Derealizasyon (gerçek olmama hissi) veya depersonalizasyon (bedeninden ayrılma hissi)
  13. Kontrolünü kaybetme veya delirme korkusu
  14. Ölüm korkusu
  15. 1 ay ya da daha uzun bir süreden beri, en az bir ataktan sonra aşağıdakilerden en az biri atağı takip eder;
  16. Tekrar panik atak yaşayacağı veya panik atağın sonuçlarını (örn: kontrolünü kaybetme, kalp krizi yaşama, delirme, utanç duyma) yaşayacağı ile ilgili ısrarcı kaygı veya endişe
  17. Ataklarla ilişkili belirgin uyumsuz davranış değişiklikleri (örn: panik ataklardan kaçınma davranışları, egzersizden veya alışılmadık durumlardan kaçınma)
  18. Rahatsızlık bir maddenin (örn: madde, ilaç) veya diğer bir tıbbi durumun (hipertiroidi, kardiyopulmoner bozukluklar) fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
  19. Bozukluk başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz. (örn: Sosyal Anksiyete Bozukluğu, Özgül Fobi, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, AnoreksiyaNervoza, Hastalık Kaygısı Bozukluğu)

Panik Bozukluk ve Agorafobi

Panik bozuklukta, panik atak yaşandıktan sonra tekrar oluşacağı ve sonuçlarının kötü olacağı ile ilgili kaygılar ara dönemlerde devam eder. Devamlı ya da aralıklı oluşan kaygı hisleri genellikle sağlık ve mental sağlıkla ilgili endişeleri içerir. Panik atakların oluşmasını engellemek için uygun olmayan davranışlar gelişmesi tipiktir. Bu olgular sıkça tıbbi yardım arayışı içindedir ve acil tıp kurumlarına başvuruları sıktır. Panik atakların tekrar yaşanacağı kaygıları nedeniyle okula devamsızlıkları ve okuldan atılma görülebilir. Başlangıç ne kadar erkense negatif sonuçlar o kadar sık görülür.

Epidemiyoloji

Prevalans

Ergenlerde ve erişkinlerde %2-3 oranında izlenir. Panik atak görülme sıklığı, panik bozukluk görülme sıklığından fazladır. 14 yaş öncesi çocuklarda görülme sıklığı oldukça düşüktür. Kızlarda daha sık görülür.

Klinik Gidişat

Başlangıç ergenlikte görülebilir, erişkin yaşta pik yapar. Ortalama başlangıç yaşı 20-24’tür. Genel gidiş kroniktir, ancak artış ve azalışlar olur. Diğer eşlik eden bozukluklar (örn: anksiyete bozuklukları, depresif bozukluk) gidişi komplike eder. Klinik belirtiler ergenlik ve erişkinlikte benzerdir.

Risk Faktörleri ve Prognostik Faktörler

Olumsuz duygulanıma yatkınlık ve anksiyeteye karşı duyarlılık mizaçla ilişkili risk faktörleridir. Bununla birlikte çocuklukta cinsel ve fiziksel istismara maruz kalma, güvensiz bağlanma stiline sahip olma, ayrılık kaygısı, panik atak öncesi yaşanan önemli stresörler çevresel risk faktörleri arasında sayılabilir. Bunlarla birlikte genetik ve fizyolojik yatkınlıkların da Panik Bozukluk gelişimi için risk faktörü olduğu bilinmekte ancak etki gösteren gen bölgeleri bilinmemektedir.

Ayırıcı Tanı ve Komorbidite

Madde ya da ilacın tetiklediği başka mental bozukluklar ve diğer anksiyete bozuklukları ayırıcı tanıda düşünülmelidir.

Panik Bozukluk sıklıkla agorafobi, diğer anksiyete bozuklukları, majör depresyon ve alkol kullanım bozukluğu ile birarada bulunur.

AGORAFOBİ

Agorafobi için belirlenmiş DSM-V tanı kriterleri aşağıda sıralanmıştır;

  1. Aşağıdaki 5 durumdan en az ikisi ile ilgili belirgin korku ya da anksiyete duyma;
  2. Toplu taşıma kullanmak (örn: araba, otobüs, tren, gemi, uçak)
  3. Açık alanlarda bulunmak (örn: araç park alanları, pazaryerleri, köprüler)
  4. Kapalı alanlarda bulunmak (örn: dükkanlar, tiyatrolar, sinemalar)
  5. Sırada beklemek veya kalabalıkta bulunmak
  6. Evin dışında yalnız bulunmak
  7. Birey, panik benzeri belirtiler veya diğer küçük düşürücü veya utandırıcı belirtiler (örn: idrar kaçırma) yaşayacağı ve bu durumda kaçmasının zor olacağı ya da yardım alamayacağı düşünceleri nedeniyle bu yerlerden korkar ve kaçınır.
  8. Agorafobik durumlar neredeyse daima korku veya anksiyeteyi uyarır.
  9. Agorafobik durumlardan aktif biçimde kaçınır ya da birinin ona eşlik etmesini ister veya yoğun korku ve anksiyete ile katlanır.
  10. Korku veya anksiyeteagorafobik durumun yarattığı gerçek tehlike ile ve sosyokültürel bağlam ile uyumsuzdur.
  11. Korku, anksiyete veya kaçınma ısrarcıdır, en az 6 aydır devam etmektedir.
  12. Korku, anksiyete veya kaçınma sosyal, işle ilgili ve diğer önemli işlevsellik alanlarında klinik olarak anlamlı düzeyde rahatsızlık ve bozulmaya yol açar.
  13. Eğer başka bir tıbbi durum mevcut ise (örn: inflamatuar barsak hastalığı) korku, anksiyete veya kaçınma açıkça aşırıdır.
  • Korku, anksiyete veya kaçınma başka bir mental bozukluğun (örn: sosyal anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu veya separasyonanksiyetesi) belirtileri ile daha iyi açıklanamaz.

Agorafobi nedeniyle kişi tamamen eve bağımlı, evden ayrılamayan, iş veya okulu aksatan bir duruma gelebilir. Diğer insanlara bağımlı hale gelir ve devam eden süreçte depresif belirtiler görülmesi sıktır.

Epidemiyoloji

Prevalans

Ergen ve erişkinlerde %1,7 sıklığında görülür. Kadınlarda erkeklerden daha sıktır.

Klinik gidişat

Panik Bozukluk ve Agorafobi | Panik ataklar ya da Panik Bozukluk Agorafobi gelişiminden önce ortaya çıkar. Çocukluk çağında da olabilir, ancak geç ergenlik ve erken erişkinlikte pik yapar. Gidiş tipik olarak kroniktir. Diğer anksiyete bozuklukları, depresif bozukluklar, madde kullanımı ve kişilik bozuklukları gidişatı komplike eder. Klinik özellikler yaşam boyu değişkenlik göstermez, ancak korku, anksiyete ve kaçınmayı tetikleyen durumların çeşitleri ve kognisyon tipleri değişiklik gösterir.

Risk Faktörleri ve Prognostik Faktörler

Çekingenlik, olumsuz duygulanıma yatkınlıkve anksiyeteye aşırı duyarlılık mizaçla ilişkili risk faktörlerindendir. Çocuklukta yaşanan olumsuz olaylar (örn: ayrılık, bir ebeveynin ölümü) ve diğer stresli olaylar (örn: saldırıya maruz kalma, kapkaça uğrama), yakınlığın az olduğu, aşırı korumacı aile ortamı agorafobiye neden olan çevresel etkenler arasında sayılır. Agorafobinin kalıtsallık oranının %61 olduğu saptanmıştır.

Ayırıcı Tanı

Özgül Fobi (durumsal tip)

Ayrılık Kaygısı Bozukluğu

Sosyal Anksiyete Bozukluğu

Panik Bozukluk

Akut Stres Bozukluğu ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Majör Depresif Bozukluk

Diğer tıbbi durumlar

Komorbidite

Diğer anksiyete bozuklukları, majör depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, alkol kullanım bozukluğu

Tedavi

Panik Bozukluk ve Agorafobi tedavisinde bilişsel davranışçı terapi ve medikal tedavi önemli bir yer tutar. Medikal tedavi seçenekleri arasında SSRI grubu ilaçlar ilk sırada yer alır. Bu grup ilaçların başlangıçta hafif düzeyde anksiyeteyi artırabildiği bilindiği için tedaviye oldukça düşük dozlarda başlanılması çok önemlidir. Bu grup dışında trisiklikantidepresanlar ve benzodiazepinler kullanılabilir.

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Yaygın Anksiyete Bozukluğu tanısı için DSM-V’te belirlenen tanı kriterleri aşağıdaki şekilde ifade edilebilir;

  1. Birden çok olay ya da aktivite ile ilgili (iş veya okul performansı gibi) en az 6 aydır birçok gün devam eden, aşırı anksiyete ve endişe (kaygılı beklenti) hali
  2. Kişi endişeyi kontrol etmeyi zor bulur
  3. Kaygı ve endişe hali aşağıdaki 6 belirtiden en az 3’ü ile ilişkilidir (6 aydır birçok gün en azından birkaç belirti görülür); Not: Çocuklarda bu belirtilerden sadece 1 tanesinin bulunması yeterlidir.
  4. Huzursuzluk veya sınırda ya da sıkışmış hissetme hali
  5. Çabuk yorulma
  6. Konsantre olmakta zorlanma veya zihnin bulanıklaşması
  7. İrritabilite
  8. Kas gerginliği
  9. Uyku bozukluğu (uykuya dalma ve sürdürme güçlüğü, dinlendirmeyen, kaliteli olmayan uyku)
  10. Anksiyete, endişe veya fiziksel belirtiler sosyal, işle ilgili ve diğer önemli işlevsellik alanlarında klinik olarak anlamlı sıkıntı ve bozulmaya yol açar.
  11. Bozukluk bir maddenin (örn: madde, ilaç) veya bir medikal durumun (örn: hipertiroidi) fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
  12. Bozukluk başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz. (örn: Panik Bozukluk, Sosyal Anksiyete Bozukluğu, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Ayrılık Ankisyetesi Bozukluğu, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, AnoreksiyaNervoza, Hastalık Kaygısı Bozukluğu)

Panik Bozukluk ve Agorafobi | Kaygı bozukluklarının ayırıcı tanılarında kişinin anksiyete duyduğu temel korkuyu anlamak önemlidir. Yaygın Anksiyete Bozukluğunda kişi sanki her şeyden korku duyuyor gibi görünür, birden fazla temel korkusu vardır. Bu korkuların yanında mutlaka birtakım somatik belirtiler (örn: terleme, bulantı, diyare) ve aşırı bir irkilme yanıtı yaşanır. Çoğunlukla başağrıları, irritabl barsak sendromu gibi eşlik eden stresle ilişkili medikal durumlar tabloya eşlik eder. Yaygın Anksiyete Bozukluğunda otonomik aşırı uyarılma belirtileri (örn: taşikardi, sık ve kısa nefes alma, baş dönmesi) Panik Bozukluk gibi diğer kaygı bozukluklarına göre daha az belirgindir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu olan çocuk ve gençler sıklıkla aşırı uyumlu ve sorun çıkarmayan çocuklardır. Mükemmelliyetçidirler. Ancak yapmaları gerekenleri hızlı ve etkili yapmakta zorlanırlar. Endişe duydukları konular ile ilgili sıklıkla güvence arama, onaylandıklarını sıkça duyma arayışı içindedirler.

Epidemiyoloji

Prevalans

Yaygın Anksiyete Bozukluğu erişkinlerde %2,9, ergenlerde %0,9 prevalans oranlarında görülür. Kızlarda erkeklerden daha fazla görülür (2/1).

Klinik Gidişat

Ortalama başlangıç yaşı 30’dur. Ancak birçok belirti daha erken yaşlarda başlar. Buna rağmen tanı alacak kadar yoğun belirtilerin ergenlik öncesi görülmesi nadirdir. Genellikle gidişat kroniktir, ancak artma ve azalmalar görülür. Başlangıç yaşı ne kadar erkense, yaşamı olumsuz etkilemesi ve eşlik eden diğer kaygı bozuklukları ve mental bozuklukların görülmesi ihtimali o kadar fazladır.

Risk Faktörleri ve Prognostik Faktörler

Mizaçla ilgili belirli özellikler Yaygın Anksiyete Bozukluğu gelişimi için risk faktörü olarak düşünülür. Örneğin; olumsuz duygular yaşamaya daha fazla eğilimi olan, çekingen ve zarar görmekten sürekli kaçınan mizaç özellikleri.

Aşırı koruyucu anne-babalar ya da bakımverenler Yaygın Anksiyete Bozukluğu gelişimi için bir risk faktörüdür. Genetik ve fizyolojik nedenler de bozukluğun gelişiminde önemlidir.

Kavramsal Modeller

Panik Bozukluk ve Agorafobi | Yaygın Anksiyete Bozukluğu yaşayan bireylerde en önemli çekirdek belirti olan “endişe” kavramına yakından bakmak gerekir. Endişe, anksiyete ya da kaygıdan daha farklı, kaygı duyulan durumla ilgili negatif düşünceve imajların silsilesinden ortaya çıkan bir duygudur. Kişi endişesinin kontrol edilemez olduğunu düşünür ve sıklıkla endişe, olumsuz bir duygulanım yaşamasına neden olur. Endişe süreci, sonucu belirsiz olan, bir veya daha fazla negatif sonuca gidebilecek bir konu üzerinde mental bir problem çözme girişimidir. Yani endişe bir problem çözme sürecidir. Otomatik düşünce ya da obsesyon değildir. Endişe kişinin dikkat ve hafıza ile ilgili kaynaklarını olumsuz düzeyde etkileyecek kadar yoğundur ve bu nedenle kişi bir başka konuya dikkatini vermekte zorluk yaşar.

Endişe her insanın yaşadığı, normal bir duygudur. Yaygın Anksiyete Bozukluğundaki endişe hali sıklığı, şiddeti, süresi, diğer alanları bozması, fiziksel belirtiler yaratması ve kişinin kontrol algısı(kişi, üzerinde düşündüğü durumu çok kötü, kendi kontrol etme kapasitesini ise çok düşük algılar) ile normal endişeden farklıdır. Ancak endişe kaynaklarının içerikleri, normal endişelenme ve bozukluk düzeyinde endişelenme durumlarında benzerdir.

Endişeler, sosyal durumlara bağlı, sağlıkla ilgili ya da endişe etmekten endişe etmek (meta-worry) şeklinde olabilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğunda kişi endişeleriyle başa çıkmak için bazı kompansatuvar mekanizmalar kullanır. Düşünmekten kaçınma, negatif duygu yaşamaktan kaçınma ya da korktuğu şeyle başa çıkmak için endişeyi kullanma gibi yollar buna örnek olarak verilebilir. Düşünmekten kaçınan kişi, dikkatini başka konulara vermeye, endişeyi aklına getirmemeye çalışır, ancak bu kaçınma girişimi endişelenme sürecini daha da artırır. Olumsuz duygu yaşayacağını düşündüğü için haberleri izlemez, gazeteleri okumaz ve birçok günlük aktiviteden uzak durur. Bu girişimler de endişenin korkutuculuğunu artırır ve endişelenmenin kötü bir şey olduğu inanışını pekiştirir. Bazen de korktuğu durumla karşılaşmamak için endişelenmesinin iyi olduğu gibi bir inanışa sahip olur, ancak bu şekilde, korktuğu durumla yüzleşmeyeceğini düşünür. Bu baş etme mekanizmalarının tümü kaçınma stratejisidir ve aslında endişe halinin devam etmesine neden olur.

Wells (2006) Yaygın Anksiyete Bozukluğunda pozitif ve negatif meta-inanışlar olduğundan bahseder. Ona göre pozitif meta-inanışlar; endişelenmenin problemlerle başa çıkmaya yardımcı olduğu, hazırlıklı olmasınayardımcı olduğu, ancak endişelenirse kötü şeylerden kaçınmış olacağı, endişelenmemenin kötü bir şey olduğuna dair düşüncelerdir. Negatif meta-inanışlar ise; endişenin kontrol edilemez bir durum olduğu, endişelenmenin kişiyi delirtebileceği, sağlığını mahvedebileceği ve kötü şeyler düşünmenin kötü şeyler oluşmasına yol açacağına ilişkin düşüncelerden oluşur.

Bu meta-inanışlarla birlikte Wells Tip 1 ve 2 endişelerden bahseder. Tip 1 endişeler; günlük olaylarla ilgili, tehlikeli bir durum ya da olumsuz bir habere maruz kalınca, bazen de akla gelen bir düşünce ya da imajla tetiklenen, endişelenmenin pozitif bir şey olduğu meta-inanışından kaynaklanan bir başa çıkma mekanizmasıdır. Tip 2 endişeler ise; endişenin doğası ve ortaya çıkışına ilişkin negatif inanışlardan köken alır. Bu negatif inanışlardan kaynaklanan endişeyle başa çıkmak için birçok strateji kullanılır. Bu stratejiler davranışsal cevaplar, düşüncenin ve duygunun kontrol edilmesine yönelik girişimlerdir.

Tip 2 endişeler, endişenin zarar verici olduğunayönelik inanışlardan kaynaklanır ve birtakım stratejilerin kullanımına neden olur. Bu stratejilerden davranışsal cevap kategorisinde olanlar; kaçınma ve güvence arama davranışlarıdır. Güvence arama davranışları, sıkça aynı soruyu sorma, endişelendiği konudan emin olmak için sıkça telefon etme gibi davranışlardır. Bu davranışların amacı endişelenme döngüsünü kesmek ve uzamasını engellemektir. Kısa süreli olarak endişeyi azaltsa da uzun dönemde sürekli güvence aramaya, güvence sağlanamadığında ise endişelenmeye neden olmaya devam eder.

Düşünceyi kontrol etmeye çalışma bir başka yararsız stratejidir. Tam tersi olarak endişenin daha fazla ortaya çıkmasına hatta endişenin kontrol edilemez bir durum olduğu negatif inanışına neden olur.