Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) üç belirti grubundan oluşan bir bozukluktur. Bu belirti gruplarından biri dikkat eksikliğidir. Dikkat eksikliği; çocuğun dikkatini sürdürmede güçlük çekmesi, dikkatin dış uyaranlarla çabuk dağılması ve tekrar konsantre olmakta zorluk yaşanması durumudur. Özellikle dersle ilgili konularda bu problem öne çıkar. Çocuk ders dinlerken kolayca dağılır, başka şeyler düşünür, ödev yaparken çabuk sıkılır, kısa bir ödevi uzun bir zaman diliminde bitirebilir ya da sıkıldığı için kısa sürede özensizce yapıp bitirir. Kendisiyle konuşulduğunda sanki dinlemiyormuş gibi görünür, görevlerini planlamakta ve bir plana bağlı hareket etmekte zorlanır. Hiperaktivite ve dürtüsellik ise çocukta hareketlilik, yerinde duramama, sabırsızlık ve sonucunu düşünmeden hareket etme eğilimi ile kendini gösterir. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısı olan çocukların bazıları oldukça hareketli ve yerinde duramayan çocuklar iken, bir kısmı daha normal denebilecek hareketliliğe sahiptir. Bazıları çok enerjik olmamakla birlikte oturduğu yerde sürekli kıpırdanır ya da özellikle kızlarda aşırı hareketlilik yerine çok konuşma görülebilir. Bu belirtilerin birçoğu (DEHB) tanısı almış bir çocukta çok şiddetli düzeyde bulunabileceği gibi, daha hafif şiddette belirtiler taşıyan çocuklar da vardır.
(DEHB) tanısı alan çocukların büyük çoğunluğu, hem dikkat eksikliğini hem de hiperaktivite ve dürtüselliği taşıyan kombine tipte belirtiler gösterirken, daha az sayıda bir grubu sadece dikkat eksikliğine bağlı bulgular gösterebilir. Yine daha az sayıda olmak üzere hiperaktivite ve dürtüselliği yoğun taşıyıp dikkat eksikliği belirtisi olmayan çocuklar da vardır.
(DEHB) 6 yaşından önce daha çok hiperaktivite ve dürtüsellik yakınmaları ile, çocuğun hiç yerinde durmaması, tırmanması, tehlikeye hemen atılması, söz dinlememesi, engellenmeye tahammülünün az olması ve karşı gelmesi gibi belirtilerle kendini gösterir. Çocuk okul çağına geldiğinde ise tüm bu belirtiler çok daha fazla göze çarpmaya ve sorun oluşturmaya başlar. Daha öncesinde de hareketli ve yerinde duramayan çocuk okul döneminde kurallara uymakta zorluk yaşamaya, öğretmenin yönergelerini takip edememeye ve ödev yapmada zorluk çekmeye başlar. Sıklıkla bu belirtiler nedeniyle çocuk okula uyumda, öğretmen ve akranlarıyla ilişkilerinde ve akademik müfredatı zekasına uygun şekilde sürdürmekte zorluk yaşar. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) bu yaşlarda tedavi edilmezse sıklıkla karşı gelme, sinirlilik, kurallara uymama gibi davranış problemleri ya da kaygı belirtileri duygusal sorunlar tabloya eklenir.
(DEHB) genetik temelleri olan bir bozukluktur. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısı alan çocuğun anne-babası ya da yakın akrabalarında benzer problemlerin bulunduğu saptanır. Genetik geçiş dışında bazen doğum sırasında ve sonrasındaki problemler de Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğuna (DEHB) neden olabilir. Örneğin; erken doğmuş ve doğum sonrası küvöz bakımı gerekmiş olan çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısı alma oranı daha yüksektir.
(DEHB) belirtilerin uzun yıllar boyunca devam edebildiği bir bozukluktur.
Bazı çocuklarda yaşla birlikte belirtilerde azalmalar görülebilir. Özellikle ergenlik yıllarında hiperaktivitenin oldukça azaldığı fark edilir. Dikkati sürdürmekle ilgili sorunlarda da yaşla birlikte gelişmeler olabilir. Ancak %30-40 oranındaki olguda belirtiler yaşam boyu sürebilir.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısı alan çocuklarda tedavide aile, okul ve öğretmenlerin takip eden hekim ile işbirliği yapması son derece önemlidir. Öncelikle okul ve öğretmenlerin Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) konusunda bilgi sahibi olmaları ve gerektiğinde çocuğun uyumunu artırmak ve güçlüklerini azaltmak için bazı düzenlemeler yapmaları gereklidir. Bunlardan en önemlisi sınıf içinde açık, anlaşılır ve adil kurallar belirlenmesi ve sınıf düzeninin sağlanmasıdır. Sınıf içi kuralların net olması çocuğun davranışlarının sorumluluğunu almasını ve belli davranışları sonucunda birtakım tahmin edilebilir yaptırımlar olduğunu öğrenmesini sağlar. Öğretmenin çocuğu olabildiğince rahatça kontrol edebildiği yerlere (sıklıkla ön sıralara) oturtması, gerektiğinde yumuşak uyarılarda bulunması önerilir. Yönergeleri takip etmekte zorlanan çocuklarda öğretmenler göz temasına inerek ona birebir yönergeleri tekrarlamalı ya da anlamadığı düşünülen detayları tekrar anlatmalıdırlar. Çok hareketli olan çocuklarda sınıf içerisinde bir görev verilerek hareket etmesi sağlanabilir. Çalışma kağıtlarını dağıtmak ya da tahtayı silme görevleri gibi.. Ev ortamında da ailenin düzenli ve tutarlı bir ortam yaratması oldukça önemlidir. Kuralların önceden birlikte belirlenmiş ve uygun bir yere asılmış olması, gerektiğinde kurallar ve nedenleri hakkında çocuğun anlayabileceği cümlelerle konuşmalar yapılması ve kurallar konusunda ailelerin tutarlı hareket etmeleri gerekir. Ödev saatinin önceden belirlenmesi, anne ya da babanın gerektiğinde ödev konusunda çocuğa yardımcı olması ve planlama yapmayı öğretmesi gereklidir. Anne ve babanın baskı yapar ve sert bir üslupla değil yardımcı olma çabasıyla hareket etmesi gerekir.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) belirtileri çocuğun günlük işlevselliğini ve akademik başarısını olumsuz etkiliyorsa ilaç tedavisi düzenlenmesi gerekir.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) belirtileri uygun ilaç tedavisi ile anlamlı düzeyde tedavi edilebilir. İlaç tedavisi Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun (DEHB) uzun soluklu bir bozukluk olmasından dolayı uzun süre devam etmelidir. İlaçların doktor kontrolünde ve düzenli kullanıldığı durumlarda çocuğa zarar verme riski son derece düşüktür. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tedavisinde kullanılan ilaçlar çocuğun odaklanma süresini artırır, hiperaktivite ve dürtüselliğini kontrol altına alır. İlaç tedavisi ile çocuk akademik alanda zorlanmadan hayatına devam edebilir, hiperaktivite ve dürtüselliğinin kontrol altına alınması sayesinde de günlük işlevselliği ve sosyal ilişkileri çok daha sağlıklı devam eder.
Türkiye’de Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tedavisinde kullanılan ilaç tedavileri iki ana grupta toplanır. Bunlardan ilki metilfenidat içeren, diğeri ise atomoksetin içeren ilaçlardır. Yırt dışında bu iki grup ilaç dışında amfetamin grubu ve klonidin/guanfasin grubu ilaçlar da bulunur. Türkiye’de kullanılan ilaçlardan metilfenidat içerenler dopamin üzerinden etki gösteren, uygulandıktan sonra etkileri hızlı başlayan, gün içerisinde etkileri belli bir süre devam edip sonra azalan ilaçlardır. Atomoksetin grubu ise noradrenalin üzerinden etki gösterir ve kullanıma başlandıktan 2-3 hafta sonra etkileri başlayan ve gün içerisinde nispeten daha sabit seyreden ilaçlardır. Her iki ilaç grubunun da temel etkisi dikkat süresinin uzaması, dikkatin çelinebilirliğinin azalması, motor hareketlilik ve dürtüselliğin kontrol altına alınmasıdır. Uygun doz ve şekillerde kullanılan ilaç tedavisi ile Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tedavisi önemli oranda sağlanır. İlaçların yan etkileri genellikle tedavinin ilk zamanlarında ve hafif şiddette gözlenir. Her iki ilaç grubunun da en başta gelen yan etkisi iştahın azalması ve uykuyla ilişkili problemlerdir. Metilfenidat grubu, tikleri olan çocuklarda tiklerin artmasına neden olabilir. Atomoksetin grubu ise Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ile birlikte komorbid kaygı bozukluğu olduğunda daha fazla tercih edilen ilaç grubudur. Ancak yine de hangi grup çocuğun hangi ilaca iyi yanıt vereceğini önceden kestirmek zordur. Klinik uygulamada çoğunlukla metilfenidat grubu ilaçlar ilk sırada tercih edilir. Her ilaç gibi Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tedavisinde kullanılan ilaçların da doktor kontrolünde, uygun doz ve şekillerde kullanılması önemlidir. Yapılan bilimsel araştırmalarda ilaçlara bağlı uzun dönemde vücuttaki organlar üzerinde olumsuz bir etkilenme gözlenmemiştir.
Yapılan bilimsel araştırmalarda (DEHB) tanısı almış ancak tedavi edilmemiş olan çocuklarda ergenlik ve erişkinlik yıllarında depresyon, kaygı bozukluğu, antisosyal kişilik bozukluğu, alkol ve madde bağımlılığı gibi psikiyatrik bozuklukların daha sık görüldüğü saptanmıştır.